Esenlikler! Bu yazımda 2011-2012 yılları arasında yapmış olduğum bana pahalıya patlayan o aptal yatırım kararımı anlatacağım. Başarıları, öğrenilen teorik ve pratik bilgileri anlatmak o kadar kolay ki, ben bile yazarken bazen eskiden yaptığım hatalarımı unutup bu öğrendiklerimi bedavaya öğrenmiş gibi hissediyorum, sonra da bir anda aklıma geliyor bildiklerimin bana ne kadara mâl olduğu. Hisse senedi seçerken ne yapılmaması gerektiği ile ilgili samimi bir yazı.
Okumuş olduğunuz twitter fenomenleri, bloggerlar hatta büyük yatırımcıların bazıları dahi TEDx konuşmacısı edasında sizlere her gün dersler vermekte, analarının karnından nasıl da yatırımcı olarak çıktıklarını ispatlarcasına büyük lâflar etmekteler. İşin iç yüzü inanın hiç de öyle değil.
Bu yazı da aslında borsaya yeni başlamış hatta yıllarca içinde olsa dahi akıllanamamış yatırımcılara kendi yaptığım o güzel hatayı anlatarak biraz olsun hepimizin insan olduğunu, ancak hatalardan ders alarak daha iyi olabileceğimizi hatırlatacak. Daha da önemlisi bazen iyi ya da kötü İngilizce’de confirmation bias diye geçen Türkçe’de de tam karşılığı olmasa da önyargı adı verilen lanet şeyin bizi hangi hatalara sürükleyebileceğini yaşadığım hikâyeden yola çıkarak anlatacağım.
Benim güzel ve büyük hatam
2010 yılında aktif olarak yatırım yapmaya başlayalı 5-6 sene olmuştu, 2008 krizi sonrası kazanmış olduğum bedavadan paraları nerelere saçsam da rahatlasam diye düşünürken borsada bir daldan bir dala atlıyordum, kimi zaman derslerden bunalıp günlük tradeler yapıyor kimi zaman da bilançolara göz ucuyla bakarak küçük ama potansiyeli büyük şirketler arıyordum.
O günlerden birinde henüz 2010 Mayıs ayında halka açılmış olan Mango Gıda isimli şirketin mali tabloları gözüme çok hoş göründü, kârı iyiydi, henüz küçük bir şirketti, patronları hamallıktan gelmiş koca bir şirket kurmuştu üstelik de ihracat potansiyeli yüksekti! Patronların demeçleri, şirketin son 2-3 yılda yaşadığı büyüme atağı beni çok etkilemişti. Daha sonra ise bu potansiyelli! şirkete yatırım yapmaya başladım, bir yandan da sürekli olarak şirketle ilgili haberleri, patronları takip ediyorum.
Caffefour’la, Bimaş ile yapılan anlaşmalar, Rusya’ya yapılacak ihracat anlaşması, yeni soğuk hava depoları derken ben iyice gaza geliyor ve babamı da ikna edip Türk Traktör’lerinin bir kısmını sattırıp Mango Gıda aldırıyorum.
Biz aldıktan kısa bir süre sonra bedelsiz sermaye artırım haberi geliyor ve bildiğiniz üzere küçük yatırımcının çok sevdiği bu anlamsız bedelsiz haberi hisseyi 2.5 liralardan 5 liralara götürüyor, bense bu sırada sevinçten yerimde duramıyor, kısa sürede kazandığımız bu şans eseri kazanç ile ne kadar da iyi bir yatırımcı ve hisse seçici olduğumu düşünüp kendimle övünüyorum. Hani şu bir hisse yükselişi ile orada burada hava atan küçük borsacı fenomenler gibi. 🙂
Şirketin her şeyine o kadar hakimim ki patronların çocuklarına kadar sosyal medya vasıtası ile neler yaptıklarını takip ediyorum. Patronun vasıfsız oğlunun aldığı BMW, şirketin alacaklı olduğu şirket sahiplerinin facebook hesapları, bu kişilerin patronlarla arkadaş oluşları vs. bunları görmezden geliyorum.
Confirmation Bias
Yazının başında bahsetmiş olduğum confirmation bias tam da burada devreye giriyor. Öncelikle confirmation biası kısaca açıklamamda fayda var.
Confirmation bias kısaca, daha önce kafanızda oluşturmuş olduğunuz çeşitli yargıları destekleyici yeni bilgilere önem verip kafanızdaki yargılara ters gelen bilgileri görmezden gelme diyebilirim.
Ben de Mango Gıda’ya o kadar aşık olmuştum ki şirketle ilgili güzel haberleri kafamda büyütüp, patronların gözümün önünde çevirdikleri oyunları görmezden geliyordum. Altı üstü bir hisse senediydi ama çoktan nikâhıma almış gibiydim!
Neydi bu oyunlar?
-Öncelikle şirket halka açıldıktan kısa bir süre sonra Carreffour anlaşmasını duyurmuş, hisse hareketi ile beraber patronlar hisselerinin bir kısmını satmıştı.
-Daha sonra bedelsiz haberi ile beraber hisse 2.5 liradan 5 liralara gidince patronlar yüklü satımlar yapmıştı. Tabi ben bu sırada şirketin ne kadar da potansiyelli bir şirket olduğunu aslında ederinin çok daha fazla olduğunu düşünüyordum, patronlardan akıllıyım ya!
Ardından hisseler hızla düşmüş maliyetimize gelmişti, biz tabi 5 liradan satmadığımız hisseleri 2.5 liradan mı satacağız diye ego yapıp hisseleri elimizde tuttuk. Ardından hisse senedinde yüklü alım yapan biri -ismini vermiyorum- patronlara dava açtı ve hisseleri ne hikmetse aldığı fiyattan blok hâlinde sattı! Dava da geri çekildi muhtemelen…
2012 yılında ben askerdeyken artık şirket zarar açıklamaya başlamış, şüpheli alacaklar şüphesiz alamayacaklar olmuştu. 🙂
Daha da fazla detay merak edenler kısa bir google araştırması ile detayları öğrenebilir ve göz göre göre yaptığım salaklığa daha fazla şaşırabilirler. 🙂
Kol kesiş
Askerdeyken hisse bölünmüş fiyatı ile 1 liranın altına gelmek üzereyken -maliyetimiz 1.60- sevgili dostum beni aradı ve tahtanın sıkıntılı bir durumda olduğunu belirtti ben de babamı arayıp tüm hisselerimizi sattırdım, bizim satışımızla 1 liranın altına yıkılan tahta daha sonra kuruşlara ondan sonra da tahtanın kapanması süreci ve iflas sürecine kadar gitti. Dediğim gibi detaylar internette. 🙂
Hatanın güzeli mi olur?
Şimdi ben bu hatamı neden her yerde “güzel ve büyük hatam” diye anlatıyorum? Neden bunu sizlere anlattım?
Çünkü benim bu hataları yapmam beni şu anda bulunduğum noktaya getirdi, artık ayakları yere daha sağlam basan, ne yapması gerektiğini az çok bilen en önemlisi de bu yaptığım hatadan sonra bir daha böyle bir “kazık” yemediysem bu hatayı yaptığımdan dolayıdır.
Bu yüzden bu hata benim için paha biçilemez bir hata. Belki o zaman kaybettiğim ve babama da kaybettirdiğim binlerce lira bana çok koymuştu fakat o günden sonra şimdiye kadar kaybetmediğim ve ileride muhtemel olarak kaybetmeyeceğim çok daha fazla paramı/paramızı kurtarmamı sağlamıştır. Kim bilir finansal bağımsızlığımı da bu hatam sayesinde kazanmışımdır!
Hatalardan ders çıkarmak güzel, bu hataları hiç utanmadan sıkılmadan anlatmak da çok güzel, çünkü genel olarak yatırımcı ya da yatırımcı adaylarından aldığım mesajlarda gördüğüm insanların hata yapmaktan çok korkmaları ve “armut piş ağzıma düş” mantığı ile hazır bilgi edinme peşinde koşmaları oluyor. Bu şekilde hiçbir “bedel” ödemeden edinilen bilgi uzun vadede size gerçek fayda sağlamaz.
Bazen gerçekten ders çıkarmanız için o musibeti yaşamanız gerekiyor ki kafanıza derin derin kazınsın.
Ne demişler? Bir musibet bin nasihatten iyidir, korkmayın hata yapın!
Son olarak 2012 yılındaki “bana” biraz daha gülmek isterseniz o şirket patronlarının fotoğraflarına bakabilirsiniz. 🙂
Sevgiler,
Sevgili BayKardanPay,
Öncelikle şuna çok güldüm.
“Biz aldıktan kısa bir süre sonra bedelsiz sermaye artırım haberi geliyor ve bildiğiniz üzere küçük yatırımcının çok sevdiği bu anlamsız bedelsiz haberi hisseyi 2.5 liralardan 5 liralara götürüyor,”
Bu bedelsiz aşkını bende anlamış değilim.
Hikayelerinin devamını bekliyoruz.
İyi Çalışmalar.
Teşekkürler, bedelsiz aşkı adeta bir kara delikti neyse ki azalarak bitti gibi. 🙂